15 Ocak 2015 Perşembe


KİTAPLAR GÖRME ENGELLİLER İÇİN DİLE GELDİ

  Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuarı (GETEM) tarafından tasarlanan Telefon Kütüphanesi projesi, görme engellilerin bilgi kaynaklarına erişimini sağlamayı amaçlıyor. Bu amaçla GETEM, Türkiye'de 400 bin civarında görme engelli bireyin yanı sıra diğer türde engeli olan bireylere de telefon üzerinden seslendirilmiş kitapları sunuyor. Yüzlerce sesli kitabın görme engellilere ücretsiz olarak sunulduğu uygulama,  0 800 219 91 91 numaralı telefon üzerinden hizmet veriyor.

  Sadece ev telefonları üzerinden faydalanılabilen Telefon Kütüphanesi’nin kullanıcıları, diledikleri kitabı seçme, bir sonraki aramada kaldığı yerden devam etme ya da bölümler arasında ileri-geri gidebilme gibi gelişmiş özelliklerden de yararlanabiliyor. Kütüphanede hikâye, roman ve şiir türü kitapların yanı sıra, Türkiye üniversitelerinde okutulmakta olan derslere ait ders ve konferansların kayıtları da bulunmaktadır. Sesli kütüphanede bulunan yayınlar çoğunlukla Türkçe ve İngilizce olarak sunuluyor.

  Konu hakkında sorularımızı yanıtlayan GETEM yürütme direktörlüğünü üstlenen Engin Yılmaz, GETEM'in 4 kişilik bir kadro ile yönetildiğini belirtti. GETEM'in işleyişinden bahsederken bu projenin engellilerin bir parçası olduğunun altını çizen Yılmaz, "Biz burada görme engelli öğrencilere ve diğer engelli öğrenci gruplarına danışmanlık yapıyoruz. Onların çeşitli teknoloji kullanımıyla ilgili bilgiler veriyoruz. Nasıl yapacaklarıyla ilgili akademik olarak danışmanlıklar yapıyoruz. Gerektiğinde onlara eğitim materyallerinin üretiminde yardımcı oluyoruz" şeklinde ifadelerini sundu.

  Ayrıca Yılmaz, "Bunlar GETEM’in okul içerisindeki çalışmalarıdır. Diğer işlevi ise tüm Türkiye çapında hayata geçirdiğimiz e-kütüphanedir.  Hem sesli hem elektronik ortamda kitap üretiyoruz. Burada 4500 civarındaki görme engelli üyemiz var ve Türkiye’nin dört bir yanından görme engellilere bu kitapları okutmayı amaçlıyoruz." dedi.

  GETEM'in Boğaziçi Üniversitesi'nin bünyesinde barınan bir kurum olduğunu ve ayrıca Rektörlüğe bağlı kaldığını belirten Yılmaz, "Kurumumuz Boğaziçi Üniversitesi'nin kaynaklarıyla yürütülüyor. Engelliler birimine verilen bütçe kapsamında GETEM’in de bir bütçesi oluyor. Personeli yine YÖK bünyesinde Boğaziçi Üniversitesi'nin personelleri içerisinden seçiliyor. Bunlar dışında ek bir gelirimiz yok." şeklinde konuştu.
  Öğrenci Kulüpleri’nin işleyişte ve uygulama da bir rollerinin olmadığını söyleyen Yılmaz: "Kulüplerle beraber bazı etkinlikler hakkında birlikte hareket ettiğimiz oluyor fakat bunlar sıklıkla olmasa da GETEM’e olumlu sonuçlar doğurabiliyor. Desteğin yüksek olmasını isterdik tabii ki de onlarında bu projelerde boy göstermelerini, genel olarak yardımlarda bulunmalarını arzuluyoruz." dedi.

  E-Kütüphane'de seslendirmelerin kimler tarafından yapıldığını sorduğumuz da ise Yılmaz, "Seslendirmeler gönüllü okuyucular tarafından yapılmaktadır. Gönüllü okuyucular her öğrenci grupları arasından olabilir. Başvurularla birlikte dışarıdan çeşitli kişiler; ev hanımı olabilir, firmalarda kurumlarda çalışan insanlar olabilir. Bu kişiler bize gönüllü okuyucular bölümünden başvuru yapıyorlar biz onlardan, önce 5 dakikalık deneme kaydı istiyoruz.  Deneme kayıtlarını okumaya uygunluğu, ses tonu biçimi, diksiyon düzeni gibi durumlar çerçevesinde  başarılı bulursak bizim talep ettiğimiz kitaplar bölümünden istedikleri bir kitabı arzulayarak seçtikleri kitabı alıyorlar ve okumaları için 3 aylık bir süre veriyoruz bu süre zarfında kitabı okuyarak bize teslim ediyorlar." şeklinde belirtti.

  Projenin Engelliler tarafından kullanım oranını açıklayan Yılmaz, "Boğaziçi Üniversitesi’nin bir sürü web sayfası var. Bunlar Boun.edu.tr adresine bağlı olduğu web sayfalarıdır. İçlerinde ise en çok ziyaret edilen GETEM’dir. 4500 üyemiz sürekli kitapları indiriyorlar ve böylelikle kendi içerisindeki kitleyi belirli bir oranda kullanıma teşvik ediyor.” şeklinde ifade etti.

  Projede ki E-Kütüphane içerisinde bulunan seslendirilmiş kitap sayısı 15 bin 989 dur. Bunların 10 bin civarının insan sesiyle seslendirilmiş olduğunu söyleyen Yılmaz: " Bu sesli kitaplar dışında geri kalanı metin dediğimiz yani elektronik formatta seslendirilmiş kitaplardır.  Bunun dışında sitemizde sesli betimlemeli filmlerin mp3 dosyaları vardır. Fakat  ilk olarak üyelik gerekiyor. Üye olurken de görme engelli olmalarını rapor ile belgelemeleri isteniyor. Sonra belgeler niteliğinde sitemizde ki -üye olmak istiyorum- linkine tıklayarak üyelik işlemlerini gerçekleştiriyorlar ve sunmuş olduğumuz E-kütüphane uygulamasından yararlanabiliyorlar. " diyerek kullanım koşullarını belirtti.

  Kütüphane içeriğinin arz-talep dengesi üzerine kurulduğunu vurgulayan Yılmaz, "Roman öykü en çok okunan kitaplar onlar oluyor. Ders kitapları elimizden geldiğince seslendiriyoruz ya da elektronik formatta tarıyoruz. Böylece her çeşit kitap birikiminde yardım sağlamaya çalışıyoruz. Erişebilirlik önemli bir kavramdır. Erişebilirlik, her şeyden önce ayrıcalık değildir, bir haktır. Bizim arzumuz yayın evlerinden çıkan tüm kitapları herkese erişilebilir durumda hazırlamaktır. Bu durum gerçekleşene kadar mücadelemiz devam edecek." şeklinde konuştu.

  Diğer Üniversitelere yayma fikri ve bu uygulamadan nasıl yararlanılıyor sorusuna ise cevap veren Yılmaz, "Her üniversite de ayrı bir GETEM kurulmasına gerek yok açıkçası. Burası bir e-kütüphane. Türkiye de yaklaşık bu türde farklı farklı yerlerde 11 tane kütüphane var.  Önemli olan başka üniversitedeki öğrencilere erişebilmek. Elimizden geldiğince de erişmeye çalışıyoruz” diye sözlerini tamamladı.



AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE SOSYAL MEDYANIN ENGELLENMESİ VE KISITLANMASI


AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
ÇERÇEVESİNDE
SOSYAL MEDYANIN ENGELLENMESİ VE KISITLANMASI

BERKAN ÖZLEYEN
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ
İLETİŞİM FAKÜLTESİ GAZETECİLİK BÖLÜMÜ


ÖZET-

 Sosyal Medya’nın ifade özgürlükleri çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Türkiye’de ki engellemeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan 10.maddede bahsi geçen sınırlamalara dâhil midir? Yoksa çok mu ileri gidilmiştir? Makalede ifade özgürlüğü çatısı altında örneklerle bu tartışılmaya çalışılacaktır. Sosyal Medya alanlarında ne gibi engellemeler yapılmış, ne gibi kısıtlamalara gidilmiş, bu engelleme ve kısıtlamalara neden olan olaylara bakmak gerekir ki Avrupa Birliği kapsamında yer alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin görev ve sorumluluk yükleyen özgürlük sınırlamaları çerçevesinde mi yapıldı.

GİRİŞ-

 Hangi devlet altında vatandaşlığı olursa olsun, her insanın özgürce yaşama ve hayatını özgür bir çerçevede idame ettirme hakkı bulunmalıdır. İfade özgürlüğü de bu yaklaşımın en temel haklarından 
bir tanesidir.

  Her insan farklı duygu ve düşüncelere sahip olduğu gibi, farklı siyasi görüşlere veya bir olgu karşısında farklı bir tepki verme potansiyeline de sahip demektir. İkili ilişkilerde eleştiri, farklı yorumlamalar, beğeniler ve duygular bu kadar aleni yaşanırken, söz konusu devlet ve toplum olduğunda bu özgürlükler çöpe mi atılmalıdır? Özgürlük bu çerçevede nasıl incelenmelidir? Devleti eleştirmek bir arkadaşınızı yermekle aynı şey değil midir? Tüm bu soruların cevabı özgür yaşamı destekleyen -desteklemesi gereken- yasa yapıcılarca cevap bulmalıdır.

  Bu cevabı verebilecek en büyük oluşumlardan bir tanesi de günümüz topluluklarından Avrupa Birliği’dir. Keza düşünce ve fikir özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddesince bu sözleşmeyi tanıyan tüm ülkelerce garanti altına alınmıştır. Bunun yanı sıra demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü kadar ifadenin sınırlarının olması da doğal karşılanmalıdır. Şayet bu sınırlamanın sınırları da açıkça çizilmelidir.

  Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’ne göre, kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak ele alınır. Genel olarak özgürlük kavramı ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi veya başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilginin açıklanmasının engellenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı ekil şartlarına, koşullara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. Kısacası bu nedenler doğrultusunda ifadenin, ifade özgürlüğü kavramının sınırlarının olması da doğal karşılanmalıdır.

  Sosyal Medya’nın da bu ifade özgürlükleri çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Türkiye’de ki engellemeler 10.maddede bahsi geçen sınırlamalara dâhil midir? Yoksa çok mu ileri gidilmiştir? Makalede ifade özgürlüğü çatısı altında örneklerle bu tartışılmaya çalışılacaktır. Öncelikle Türkiye’ye bakıldığında Sosyal Medya alanlarında ne gibi engellemeler yapılmış, ne gibi kısıtlamalara gidilmiş, bu engelleme ve kısıtlamalara neden olan olaylara bakmak gerekir ki Avrupa Birliği kapsamında yer alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin görev ve sorumluluk yükleyen özgürlük sınırlamaları çerçevesinde mi yapıldı.

  Sosyal medya kullanımı, Dünya çapında hızla artarak bugünlerde 500 milyon Twitter ve bir milyardan fazla Facebook kullanıcısı sayısı ve Youtube gibi video paylaşım sitelerinde günde milyarlarca video izleniyor olması dikkate alındığında toplumun bilgi paylaşımı ve haberleşmesini radikal bir şekilde değiştirdiğini göstermekteyiz. Bakıldığı üzere geleneksel medyadan hem daha hızlı hem de daha özgür bir alan sağladığı açıkça görülmektedir. İşte tüm sıkıntı burada patlamaktadır ki özgür bir alan neden kısıtlanabilir?

  Şöyle açıklayabiliriz ki; Gezi Parkı olaylarına baktığımızda geleneksel medyanın yayın yapmaması, halkı bilgilendirecek gerekli açıklamalarda bulunmaması herkesin bildiği gibi sosyal medya aracını devreye soktu ve sosyal medyanın gerçeklere ilişkin bilgi sağlamadaki rolü Gezi Parkı eylemlerinde çok rahat bir şekilde gözlemlenebildi.

  Sosyal medyada yanlış haber vermek, polisin nereye müdahale yapacağını söylemek, gaz maskesi istemek gibi mesajların hiçbirisi insan hakları hukukunda sınırlandırılabilir ifade niteliğinde değildir. Bu ifadeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin görev ve sorumluluk yükleyen özgürlük sınırlamaları çerçevesi içerisinde değildir. Ceza hukuku hükümlerinin hiçbirisi de bu tür ifadeleri kapsayacak şekilde geniş yorumlanamaz ve bu tür kısıtlama ve engellemelere gidilemez.  

  Sosyal medya soruşturmasında 24 kişinin gözaltına alınması sonucunda on binlerce sosyal medya kullanıcısı soruşturmanın etkisi ile tedirginlik yaşamıştır. Haberleşme ve ifade özgürlüğünün korunması gereken demokratik hukuk devletinde böyle bir etki kabul edilemez.

  Avrupa Birliği çatısı altında olan bir ülkede Gezi Parkı eylemlerine benzer olaylar gerçekleştiği varsayımını düşünürsek sizce o ülkede de Türkiye Devleti’nin sergilemiş olduğu durum sergilenir miydi? HAYIR! Çünkü fikir özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddesince bu sözleşmeyi tanıyan tüm ülkelerce garanti altına alınmıştır.