ASGARİ
ÜCRETTEKİ ARTIŞ HEM İŞÇİYİ HEMDE İŞVERENİ ZORLUYOR
Asgari ücretin belirli yıllar içerisinde sürekli artış göstererek düzenlenmesi, çalışanların ihtiyaç ve gereksinimleri ön planda tutularak yapılmakta. Fakat asgari ücretteki artış oranı gözlemlendiği sırada vergilerdeki oranlarında artış göstermesi kafalarda soru işaretleri oluşturmuştur.
2005ten İtibaren asgari ücretteki artış yüzdeleri şu şekildedir.
Asgari ücret, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile en geç iki yılda bir
belirlenir. En son 2016 yılında asgari ücretin 1.300 lira olarak belirlenmesi
ise işçiden,
işverene kadar geniş kesimi etkilemiştir. İşverenlerin, çalışanlarına net
maaşlarındaki artışı uygulaması onları zorlamaktadır. Aynı zamanda asgari ücretin artışı beraberinde
vergi oranlarında dalgalanmalar yarattığı için yine işverenin yüksek düzeyde
vergi ödemesini kaçınılmaz kılmıştır. Neticede işverenler bu zararı gidermek
için ise ürün ve hizmetlerinde zam uygulamasına gitmiştir. Çalışanlar için
yapılan asgari ücretteki artış yine çalışanların geçim düzeyinde belirli bir
fark yaratmaksızın aksine hem işçiyi hem de işvereni geçim koşullarında
zorlamıştır. Son asgari ücretin artışında bu etkilerden söz edebiliriz. Sosyal güvenlik
primlerinde artış, bağ-kur primlerinde artış, genel sağlık sigortası priminde
artış, idari para cezalarında artış, ücretten kesilen gelir ve damga vergisinde
artış, evde bakım ücretinde artış, araç sigortalarında artış, havacılıkta
artış, enerjide artış, otomotivde artış, banka faiz oranlarında artış.
Asgari ücretin, çalışanların
ihtiyaç ve gereksinimleri doğrultusunda düzenlenmekte olduğu bir toplum
içerisinde bu artışın hem işçi hem de işveren için artı bir durum yaratmadığı
gözlemlenmiştir. Fakat asgari ücretle beraber vergi oranlarındaki artışın
nerelere gittiği tüketiciyi merak içerisinde bırakmıştır. Buna istinaden ise bütçe harcamaları şu
şekilde belirlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder